Hoşnut etme kişiliğine sahip insanlar, aslında ebeveynlerinin başarıyla evcilleştirdiği kölelerdir. Birincisi, ebeveyn-çocuk ilişkisi tersine dönmüştür. Normal bir ailede ebeveynler çocuklarının duygularını gözetmeli ve onların duygusal ihtiyaçlarına dikkat etmelidir. Ancak hoşnut etme kişiliğine sahip çocukların ailelerinde durum tam tersidir. Çocuk, ebeveynlerinin duygularını yatıştırmak zorundadır ve ebeveynler de çocuklardan kendilerini merkez almalarını bekler. Düşünün ki, çocuk uzun süre ebeveynlerinin duygularını gözetmek zorunda kaldığında, zamanla sosyal ilişkilerinde başkalarının hislerini birinci sıraya koymayı alışkanlık haline getirir. Bu tür insanlar genellikle yüksek duyarlılığa sahiptir, başkalarının olumsuz duygularını gözlemleme konusunda oldukça yeteneklidirler ve her zaman başkalarını gözetmeye çalışırlar, fakat sonuç olarak kendi duygularını ve hislerini sıklıkla ihmal ederler.



İkinci tür, ebeveynlerin çocukların sınırlarını keyfi bir şekilde ihlal etmesidir. Normal ailelerde ebeveynlerin çocukların gelişim alanlarını koruması, çocukların özgürce keşfetmesine ve kişisel sınırlar kurmasına izin vermesi gerektiğini söylüyoruz. Ancak birçok kontrolcü ebeveyn, çocukların alanını zorla ihlal eder. Örneğin, bazı ebeveynler çocuklarının günlüklerini sık sık karıştırıyor, çocuklarının odasına izinsiz giriyor ve kapıyı bile çalmıyor. Bu durumda, çocukların özerkliği zamanla yok oluyor. Toplumda ise kendi sınırlarını savunmaktan korkuyorlar, bu yüzden birçok kişi çatışmalarla karşılaştığında genellikle geri adım atmayı ve taviz vermeyi seçiyor. Bu nedenle, bu nesilden nesile aktarılan kontrol modeli yalnızca aile içinde değil, dış dünyada da bilinçsizce ortaya çıkıyor ve bir kısır döngü oluşturuyor.

Üçüncü olarak, bazı ebeveynler itaatkar, anlayışlı, saygılı, minnettar gibi PUA kombinasyonları kullanabilirler. Tüm bu davranışların özü, çocukları daha iyi kontrol edebilmek içindir. Bu yüzden birçok çocuk koşulsuz olarak ebeveynlerinin duygularını gözetir, haksızlık gördüğünde bile itiraz etmez ve uzun süreli uyum sağlama, uzun süreli itaat etme durumunda kalır, sadece ebeveynlerinden bir övgü duymak için, ah benim çocuğum gerçekten anlayışlı. İşte bu, tekrar tekrar eğitilmiş bir itaatkarlığın sonucudur, bu birinin içten bir seçimidir. Bazı ebeveynlerin çocuklara sık sık vurguladıklarını görebiliriz; "Ben senin için fedakarlık yaptım, ben senin için hizmet ettim," bu şekilde çocuklardan minnet ve saygı beklerler. Kendilerine bir ahlaki borç hissi yaratır, böylece ebeveyn-çocuk ilişkisi içinde sık sık o ahlaki yüksek yeri kaplarlar. Ancak çocuklar, uzun süre ebeveynlerine karşı bir borç içinde kalırlar. Bazı ebeveynler ise sürekli minnettarlığı vurgularlar, sevgilerinin çok katı ve ek koşullara bağlı olduğunu belirtirler. Örneğin, bazı ebeveynler çocukların kendilerine yüz kazandırması, yeterince başarılı olması gerektiğini sık sık söylerler, bu da çocukların küçük yaştan itibaren koşulsuz sevgi eksikliği yaşamalarına neden olur; bu, kendi içlerinde gerçek bir özgüven geliştirmelerini zorlaştırır ve çatışmalarla karşılaştıklarında genellikle cesaret edemezler.

Dördüncü tür, çocukların öz saygısını küçümsemek, inkâr etmek, baskı yapmak ve yok etmektir. Birçok ebeveyn, sevgi adına, çocuklarının hatalarını sürekli gündeme getirerek onları küçümsemekte ve baskı yapmaktadır. Bu durumda çocuk, zamanla bu inkârı içselleştirecek ve kendini işe yaramaz hissedecektir. Birçok ebeveyn, bu yöntemi kullanarak ilişkide kendilerini yüksek bir konuma yerleştirirken, çocuklar kişiliklerini ve özerkliklerini kaybeder ve sonunda emir kuluna dönüşürler. Bu nedenle, öz saygısı zedelenmiş çocuklar, sosyal ilişkilerde genellikle aşırı hassas hale gelirler. Diğer insanların davranışlarına aşırı odaklanma eğilimindedirler, çünkü başkalarının onları sevmemesinden korkarlar, bu yüzden başkalarının söylediklerini ve hareketlerini aşırı yorumlama alışkanlığı geliştirirler. Bu durum uzun vadede, birçok onay alma davranışı sergileyen kişi için sosyal etkileşim bir içsel enerji kaybı haline gelir. Bu nedenle, birçok onay alma davranışı gösteren kişinin genellikle sosyal kaygı bozukluğu yaşadığını söyleyebiliriz. Ancak psikolojik açıdan bu, bir tür kendini koruma mekanizmasıdır.
View Original
This page may contain third-party content, which is provided for information purposes only (not representations/warranties) and should not be considered as an endorsement of its views by Gate, nor as financial or professional advice. See Disclaimer for details.
  • Reward
  • Comment
  • Share
Comment
0/400
No comments
Trade Crypto Anywhere Anytime
qrCode
Scan to download Gate app
Community
  • 简体中文
  • English
  • Tiếng Việt
  • 繁體中文
  • Español
  • Русский
  • Français (Afrique)
  • Português (Portugal)
  • Bahasa Indonesia
  • 日本語
  • بالعربية
  • Українська
  • Português (Brasil)